İçeriğe geç

Görmemiş gibi davranmak ne demek ?

Görmemiş Gibi Davranmak Ne Demek? Edebiyatın Sessiz Tanıkları Üzerine

Kelimelerin Gücü ve Görmezden Gelmenin Anlatısal Derinliği

Edebiyat, kelimelerin görünmeyeni görünür kıldığı bir sanattır. Her cümle, insanın iç dünyasında sakladığı bir gerçeği açığa çıkarır. Fakat bazen kelimeler kadar sessizlik de güçlüdür. “Görmemiş gibi davranmak” tam da bu sessizliğin edebi karşılığıdır; bir karakterin susarak, bakmayarak ya da bilmezden gelerek dünyaya verdiği cevaptır.

Bu ifade, yalnızca günlük bir davranışı değil, aynı zamanda bir anlatı biçimini temsil eder. Çünkü edebiyatta “görmemek” her zaman “körlük” değildir; bazen bilerek gözlerini kapamaktır, bazen de gerçeklerin ağırlığını taşımamayı seçmektir.

Edebiyatta Görmezden Gelmek: Bir Sessiz İtiraz

Edebiyat tarihinde birçok karakter, gördüklerini bilerek görmezden gelmiştir. Dostoyevski’nin Suç ve Cezasında Raskolnikov, işlediği suçu inkâr etmez ama kendi vicdanını bir süre görmemiş gibi davranarak susturur. Bu davranış, yalnızca bir kaçış değil, aynı zamanda içsel bir mücadeledir.

Benzer biçimde, Albert Camus’nün Yabancı romanında Meursault’nun toplumun beklentilerine karşı kayıtsızlığı da bir tür görmezliktir. O, dünyanın anlamını sorgularken, duygularını bastırarak “görmemiş gibi” davranır. Bu, bireyin varoluşsal boşluk karşısında geliştirdiği bir savunmadır.

Edebiyatta görmemiş gibi davranmak, çoğu zaman bir suskun direniştir. Çünkü bazen konuşmak, insanı daha büyük bir yalanın içine çeker; oysa görmemiş gibi davranmak, gerçeği bilip sessiz kalmanın dramatik gücünü taşır.

Körlüğün Sembolik Yüzü: Borges’ten Saramago’ya

Jorge Luis Borges, görme yetisini kaybettikten sonra yazdığı metinlerde “karanlığın bilgeliği”nden söz eder. Onun için körlük, bir eksiklik değil, algının dönüşmesidir. Bu anlamda “görmemiş gibi davranmak”, Borges’in dünyasında bir bilgelik biçimidir — görmemek ama anlamak, susmak ama sezmek.

José Saramago’nun Körlük romanı ise toplumsal bir alegori sunar: İnsanlar bir salgınla kör olur, ama asıl körlük gözlerde değil, kalplerdedir. Roman boyunca kimse birbirini “görmez”, çünkü herkes kendi korkusunun esiridir. Burada “görmemiş gibi davranmak”, insanlığın kolektif duyarsızlığının simgesine dönüşür.

Saramago’nun dünyasında görmemek, yalnızca fiziksel bir eksiklik değil, etik bir çöküştür. Çünkü hakikati görmemek, onu yok etmekle eşdeğerdir.

Türk Edebiyatında Görmemiş Gibi Davranmak

Türk edebiyatında da “görmemiş gibi davranmak” teması sıklıkla işlenmiştir. Halit Ziya’nın Aşk-ı Memnu’sunda Bihter’in trajedisinde, çevresindeki herkesin bildiği ama dillendirmediği bir ihanet vardır. Karakterler, bu gerçeği bilseler de görmemiş gibi davranarak toplumsal düzenin yıkılmasını geciktirirler.

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur’unda Mümtaz, kendi iç dünyasındaki karmaşayı görmezden gelir. Modernleşen bir toplumun bireyi olarak, geçmişin ağırlığını taşımak istemez; fakat bu görmezlik, ruhsal bir çöküntüye dönüşür.

Bu eserlerde görmemiş gibi davranmak, karakterlerin trajedilerini belirleyen temel bir eylemdir. Çünkü ne kadar susturulsa da, hakikat bir şekilde geri döner. Edebiyatın gücü de tam burada yatar: Görülmeyeni görünür kılmakta.

Okurun Rolü: Görmemeyi Görmek

Edebi bir metni okumak da bir tür “görme” eylemidir. Yazar, satır aralarında görünmeyeni ima eder; okur ise o imaların izini sürer. “Görmemiş gibi davranmak”, bazen yazarın okurla kurduğu gizli bir anlaşmadır. Gerçeği açıkça söylemez, çünkü okurun sezmesini ister.

Virginia Woolf’un Mrs. Dalloway’inde olduğu gibi, görünüşte sıradan bir günün içinde gizli acılar vardır. Okur, karakterlerin “görmemiş gibi davrandığı” duyguları satır aralarında hisseder. Bu yönüyle edebiyat, duyarsızlığın bile anlam kazandığı bir alandır.

Sonuç: Sessizliğin Estetiği

“Görmemiş gibi davranmak”, edebiyatın en incelikli duygusal temalarından biridir. Kimi zaman bir kabullenme, kimi zaman bir kaçış, kimi zaman da bir zarafettir. Çünkü bazı hakikatler doğrudan söylenemez; ancak susularak anlatılır.

Bir karakterin, bir yazarın ya da bir okurun görmemiş gibi davranışı, kelimelerin ötesine geçen bir anlatı biçimidir. Bu nedenle edebiyatta görmemek, yalnızca bir eylemsizlik değil, duygusal bir stratejidir.

Belki de asıl soru şudur: Görmemiş gibi davrandığımız şeyler, gerçekten kaybolur mu — yoksa sadece kelimelerin gölgesine mi sığınır?

Etiketler: #edebiyat #felsefe #roman #karakteranalizi #duygusalsessizlik #edebiyatincelemesi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
https://elexbetgiris.org/prop money