Kadınlar arasında konuşulup da erkeklerin kafasını karıştırmayan bir konu var mı? Eğer bir kadın olarak hayız ve lohusa kelimelerini duyduğunuzda “Aman Tanrım! Kimse bunları sesli söylemesin!” şeklinde bir içsel çığlık atıyorsanız, yalnız değilsiniz. Erkekler içinse, bu iki kelime genellikle tüyler ürpertici birer “gizemli kod” gibi. Kadınlar arasında bu kelimeler bazen ciddi, bazen şakalaşma konusu olurken, erkekler bu terimleri duyduğunda, birden fazla şık sunulmuş bir bulmacaya bakan zavallı bir bilgisayar gibi kalakalır.
Evet, sevgili erkekler, “hayız” ve “lohusa” kavramlarının altını çizmeden önce, şunu söylemeliyim ki, işler pek de düşündüğünüz gibi basit değil. Hadi gelin, bu iki terimi birbirine karıştırmadan, hem eğlenceli hem öğretici bir şekilde ele alalım.
Hayız, Türkçeye pek zarif bir şekilde girmemiş olabilir ama ne de olsa “doğal bir süreç” dedikleri şeyin tam adı bu! Her ay düzenli olarak gerçekleşen, kadın vücudunun en doğal halleri arasında sayılabilecek bu olay, bazen kadınları değil, erkekleri daha çok tedirgin eder. Özel günler geldiğinde, kadınlar bazen “Hayız oldum” diye çıkıp giderken, erkekler bu cümleyi duyduğunda “Şimdi ne yapmalıyım?” diye kendi içinde bir kriz geçirir.
Erkeklerin çözüm odaklı ve stratejik yaklaşımları burada devreye girer. Hayız dönemi, bir erkeğin dünya üzerinde nasıl hayatta kalması gerektiği konusunda el kitabı bulacağına inandığı bir döneme dönüşür. “Aşkım, seninle konuşmak için en uygun zaman hangisi? Bir problem mi var, alışverişe gitmeli miyim, ya da bana tam olarak ne zaman sessiz olmam gerektiğini söylesen?” Evet, erkekler hayız döneminde birer “problem çözücü” haline gelir, ama asıl mesele kadınların beklentilerini bir şekilde anlamaktır.
Ama unutmayın, hayız dönemi sadece fiziksel değil, ruhsal bir yolculuk da olabilir. Hayat, bazen kadının hormonlarıyla elinden alınan “normal” halini değiştirebilir. Erkeklerin bu süreçte empati ve sabır yerine, çözüm odaklı yaklaşmaları bazen işleri daha da zorlaştırabilir. Ve tabii ki, kadınların bu dönemde de en büyük stratejisi “Bir fincan sıcak çikolata” ve “Çok fazla uyumak”tır.
Evet, hayız bittiğinde hemen “hoş geldin lohusa dönemi!” diye bağırmak da her kadının kısmeti değildir. Lohusa, biraz daha karmaşık bir kavramdır; çünkü bu dönemde bir insan, yeni bir hayatla tanışmış, sürekli uyumaya çalışırken, bir yandan da “Bebeğim neredeeee?” diye çığlık atmak üzeredir. Kadınlar, lohusa döneminde sadece fiziksel değil, ruhsal açıdan da evrimsel bir değişim geçirirler. Yani, bir kadının lohusa dönemindeki duygusal iniş çıkışları, bazen erkeklerin anlamadığı bir aşk filmi gibidir.
Lohusa dönemi, bir kadının duygusal olarak en hassas olduğu dönemlerden biridir ve erkeklerin burada rolü, birkaç kilo almış ve acayip stresli bir hayatta kalma modunda olan sevgililerine “Ne olur, sadece bir dakika sessiz kal” demekle sınırlıdır.
Bir erkeğin lohusa kelimesini duyduğunda nasıl hissettiği konusunda ise şu benzetmeyi yapabiliriz: “Kendisini bir yelkenli tekne gibi, kocaman bir okyanusta yalnız başına savruluyormuş gibi hisseder.” Çünkü, işte o dönemde kadınlar genellikle duygusal yoğunluk içinde, hiçbir şeyin tam olarak yolunda gitmediğini hissederler ve erkekler de “Bana neyi nasıl yapmam gerektiğini söyle!” derken, beyinlerinde koca bir boşluk oluşur.
Tabii ki, erkekler çözüm odaklıdır ve “Bebeğe bak, biz de bir takım olabiliriz” diye kalpten inanırlar, ancak kadının içsel dünyasında yaşanan fırtınalarla başa çıkmak her zaman bu kadar kolay değildir.
Ve nihayet, erkeklerin “Stratejik” yaklaşımına karşı, kadınlar her zaman empatik ve ilişki odaklı bir şekilde yaklaşırlar. Her ikisi de birbirinden farklı roller üstlenmiş olsa da, ikisinin de önceliği aynı: bir şekilde dengeyi bulmak!
O zaman sevgili okuyucular, hayız ve lohusa dönemlerinde hepimiz biraz daha sabırlı, anlayışlı ve gülümseyerek yaşamaya çalışalım. Kadınlar, biraz daha empatik olabilir mi? Erkekler, biraz daha çözüm odaklı ve daha sessiz olabilirler mi? Kim bilir, belki bir gün hepimiz birbirimizi daha iyi anlayacağız. Yorumlarda ne düşündüğünüzü paylaşın!